Kanayan Ay
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Kanayan Ay

*Buraya random gothic cadılı söz geliyor*
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Leon Lewis
Kirli Kan
Kirli Kan
Leon Lewis


Mesaj Sayısı : 632
Kayıt tarihi : 22/04/10
Soy Kökeni : Bulanık
Namı : Paul Tibbets, Lester, Leroy, Lewin, leo, Le Roi

Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı Empty
MesajKonu: Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı   Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı EmptySalı Ocak 17, 2012 5:13 pm

"Altın saçlarına sarılmış örümceğin süsleri seni öyle büyüleyici bir tanrıçaya çeviriyordu ki Mathilda, hakim tarafından boğulmaya razı bile olabilirdim o ilkbahar tadında dudaklarını emebilmek için."
Kocasını aldatan bir kadın mı daha iddialıydı, yoksa doğduğu andan beri yoğrulmuş bir cariye mi? Süt beyazı teniyle hangisi daha iyi dalga yaratabilirdi ki?
Önünde durduğu, mezar taşı kırılmış, her yanında otların taşmış olduğu mezara avucunu daldırdı. Önce uzun, ince parmakları kıpırdandı toprağın içinde. Ölünün pisliğini saldığı toprağı ufaladı eli topraktan çıkarken. Kaliteli, cüzdanını akıtmaya dünyada var olan her şeyden daha hak eden sigarasından aşığını kaybetmekten korkarcasına derin bir nefes aldı. Donmuş havaya salmaktansa içinde bekletti dumanı bir süre. En sonunda ağzından taşan o kibar, ipekten bir elbise gibi kıvrılan dumanlar yukarı çıkarken bir iç daha çekti.
Boş zamanlarında insanlara hakaret etmek gibi hobileri yoktu. Sonuçta kimse bir yere oturup karşısındaki objelerin bariz renklerini saymak için zamanını harcamazdı değil mi? Fakat karşısında, biçimsiz ağaçların arasındaki şapele bakarken kendine daha ne kadar hakim olabilirdi bilemiyordu. Ölüp, boğazına kemik takılmış şişman bir hanım gibi renk değiştiren onca hayvana ettikleri işkenceleri süslemek için diktikleri onca oymalı taşı bir bölgeye getiriyorlar, ardından tamamen masummuş gibi çoktan çürüyen bir ete dönüşmüş şeyler için fantastik türde bir edebi kitaptan alıntılar okuyorlardı. Ancak Leon da önlerinde eğilmeliydi doğrusu. Ölülere okudukları kitaptan alıntılar biraz olsun domuzları insanlığa bağlayabiliyordu. Sanat, insanların yapmış olduğu tek değerli şeydi. Kendi yaptıkları kitaba inanacak kadar mermer beyinli olsalar dahi, kim yediği üzümün bağını soracak kadar işsiz sayılırdı ki nihayetinde?

Mezarlığın bulunduğu kısım fakirlerin öylece atıldığı mezar bakımının icat olduğu zamanlardan habersiz bölgeye uzak sayılmazdı. Dizleri açmış boylarıyla mezar taşlarını sahiplenen otlar, kırık mezarlar, üzeri kuş pislikleriyle örtülü melek heykelleri... Çoğunu tanıyan herkes ölmüş olmalıydı çoktan. İsimler dahil latince oymalı mezar taşları da görmemiş değildi. Bu nedenle mezarlığın gösterimlik kaliteli taraflarına nazaran bu eski azizlerle muhabbet etmek daha hoşuna gidiyordu. Geçen ezdiği kafa tasıyla bir azizi daha özgür bıraktığına emindi. Ama hiç şüphesiz favorileri aile mezarlarıydı. Bakım için bile kimseyi içerisine almamış o toplu mezarlar kalbini heyecanla attırıyordu. Ne büyük sevgi göstergesiydiler ama! Gelinlik giydirir gibi toz yığınlarına mabetler inşa etmişlerdi. İnsanlar tuhaftı. Yaşadıkları hayat boyunca göremedikleri lükse otun arasında kavuşmak ve kadere uyuşturucu kullanan bir ergenin bağlılığıyla tapmak dünyanın en engin zeka belirtisiydi, ha?

Tam karşısındaki melek heykelinin ruhsuz suratı kenara dönüktü, boşluğa bakıyordu öylece. "Fazla naz aşık usandırır. Neden kocanın biralarından biraz aşırıp yanıma gelmiyorsun manolyam?" dedi kollarını iki yana açarak. Sigarasını ucundan işaret ve baş parmağıyla tutuyor, balkon önünde yalvaran umutsuz bir aşık gibi bakıyordu melek heykeline. Sigarası bitene kadar manolyası ona cevap vermezse aşkını kalbine gömecek ve sonsuza dek Shakespeare'e kin güdecekti. Shakespeare diyordu bak. Her yiğidin harcı sayılmazdı ona kin gütmek. "Romeo gay olmasaydı sana Romeo&Juliet'den satırlar armağan da edebilirdim bak!"
Hayır, bu taşın altına elini koyamazdı. O kadar riski kalbi kaldırmazdı. Hem o Mathilda'sının boş suratını bir yılana tercih ederdi. Romeo olmak Mathilda'ya hakaret olmaz mıydı?

Nasıl söylüyordu eski askerler şarkılarını? Ellerinde bir içkiyle onur diye haykırırken göklere o huşuyu yakalamak istiyordu günaha yanaşmayan sevgilisinin karşısında. Biraz denize, biraz kana değinse o onurlu bunaklara benzer miydi ki? Ya da niye uğraşıyordu? Gebersin fakirler...
Sigarasını ağzına koyup dişleriyle sıkıştırdı ağzında. Yere el ayalarını yerleştirip ayağa kalktı. Önü açık krem rengi paltosunu kollarının gerisine attırdığı zaman içindeki ince gömleği daha belli oluyor, pantalon askıları direk seçilebiliyordu. Saçları yastıktan kalktığı andaki kadar dağınık duruyordu. Bir piramidin ucu örnek alınarak dikleştirilmiş gibi duran o sarı saçların yanı sıra yeşil gözleri epeyi toplu, bilinçli bir bakışa sahipti. Eski bir Amerikan filminin şarkısını mırıldanarak pantalonunun fermuarını açtı kenarına oturduğu mezarın karşısına geçerek. Azotlu sıvısını toprağa boşaltırken mırıldanışı sürüyor, kutsal şapel için dua ediyordu içten içe. Tanrı onu severdi. Rahatlaması için şahane bir kum havuzu vermişti ona. O da ölülere şampanya akıtıyordu işte. Bağışlar cennette torpil sağlar mıydı acaba? Ah, tanrının gözünde bir kat daha yeri artmıştı kesin.

İşi bitince iki kere sallamasının ardından yeniden fermuarını kapatıp sigarasını eline aldı. Çalıların çıtırdadığını mı duymuştu yoksa Manolyası ona mı geliyordu? İki ihtimale de karşı gözlerine verdiği hülyalı bakışları göğe çevirip kederle çöktürdü göğsünü. Belki de oyuncu olmalıydı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bleedingmoon.yetkin-forum.com/t182-leon-lewispaul-tibbets
Marlene D.
Engizisyon Mahkemeleri Başkan Yardımcısı
Engizisyon Mahkemeleri Başkan Yardımcısı
Marlene D.


Mesaj Sayısı : 37
Kayıt tarihi : 15/01/12
Yaş : 34
Soy Kökeni : Avcı
Hobiler : Millete laf atmak
Namı : Marry

Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı Empty
MesajKonu: Geri: Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı   Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı EmptyPaz Ocak 22, 2012 12:44 pm

Büyük annesinden ona kalan eski alışkanlıklardı genç kadını oraya getiren. Sanki ailesinden kalan ölü kemikleri ziyaret etmezse hayatı boyunda huzursuzluk çekecekmiş gibi vazgeçemiyordu oraya gelmekten. Birilerinin onu mezarlıklardan alıkoymasına ciddi anlamda ihtiyacı vardı aslında. Çocukluğunda beri ziyarete geldiği ve o tür yerlerden korktuğunu söylediğince bir sürü azar işittiği için mezarlıklardan korkmaktan ve özel yerlere saygı göstermekten de vazgeçmişti bir süre sonra. Sosyetik partilere gidermişçesine gelir, son olayları ve basit dedikoduları anlatırdı geçmişinin ruhlarına. Acelesi yoksa durur etraftaki güvercinleri besler, belki mezarlıkların üstünde oluşan yabani otları temizlerdi can sıkıntısından kurtulmak için.

Mezarlığa giren birine göre fazla neşeli bir tavırla dolanıyordu etrafta. Ölüler için endişelenmeye ne gerek vardı sonuçta. Hepsi cennette mutlu olsalar gerekti. Ya da cehennemde günahlarından arınıyordı kutsal ateş sayesinde. Her halükarda şanslı olan ölülerdi. O da şanslı akrabalarından şans dilenmeye gelmişti yine şu dünyanın gereksiz gününde.

İlk defa mezarlığa girdiğinde birini orada dikilirken görmüştü. Çok fazla şaşırmadı yine de herhangi birinin niye tek başına mezarlığa geldiğini anlayamıyordu. Herkesin atalarından kalma kabirlerinin içinde uyuyan ruhlarla dedikodu yapma alışkanlığı yoktu değil mi? Eğer ki öyleyse ne güzel gündü şu gün ki çenesini yorabileceği onca kalbin arasına bir tane de kan pompalayan kalp girivermişti. "Sık sık gelir misiniz buralara? Eğer sizi daha önce burada görseydim mutlaka hatırlamam gerekirdi zannımca." Sokağın ortasındaki küçük ama oldukça sıcak bir ortamı olan eski bir kafede karşılaşmışçasına samimiyetle gülümsedi karşısındaki adama. Rahat olmak lazımdı sonuçta.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Leon Lewis
Kirli Kan
Kirli Kan
Leon Lewis


Mesaj Sayısı : 632
Kayıt tarihi : 22/04/10
Soy Kökeni : Bulanık
Namı : Paul Tibbets, Lester, Leroy, Lewin, leo, Le Roi

Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı Empty
MesajKonu: Geri: Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı   Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı EmptyPaz Ocak 22, 2012 7:02 pm

Derin bir iç çekti gelen kişiyi fark etse dahi dalmış gibi görünmeye devam ederek. Kişi ince sesiyle konuşunca yakalanmış gibi telaşla yüzünü ona döndürmeden göz altlarını sildi birkaç damla gözlerinde kalmışçasına. Ona dönünce kederli ama mahcup bir gülümsemeyle başını hafifçe eğmiş, selam vermişti. "İyi günler leydim." dedi titrek bir sesle. Başı daima hafif eğik duruyordu kibar bir beymiş gibi. Konuşacak duruma gelince(!) yeniden yüzünü kaldırıp elini saçlarının arasına daldırdı kaşıyarak. "Ben... Buralara gelmeyi pek tercih etmem." dedi mahcup gülümsemesini sürdürerek.

Her kız dramatik hikayeleri severdi ve hiçbir insan kibar beyefendilerin kederli gözlerine dayanamazdı. Öyle görünüyordu ki karşısındaki kız da -kız diyordu çünkü aktif bir seks hayatı olduğunu bu görünüşle düşünemezdi- bu tarz göreneksel şeylerden hoşlanan kolay tiplerdendi. Kendi içerisinde manolyası ile bu hatun arasında bir seçim yaptı. Seçimi hatundan yanaydı. Taş manolyasını belki biraz kıskandırabilirdi?

"Burası fazla... ürkütücü ve... Sanki buraya geldiğimde anı denizinde boğuluyor gibi hissediyorum." Cümlenin sonunda daha manidar bir şekilde bakışlarını kızın gözlerine dikmiş -aslında gözlerinin orada olduğundan emin değildi o gözlüklerle- klasik kız tavlama bakışlarından birini kullanmıştı. Egoist biri sayılmazdı. Ama o bile aynada kendini görse ereksiyon geçirebilirdi.
Pekala. Belki de biraz egoist sayılırdı. Elindeki sigara hala iki parmağının arasında dumanı tüten bir şekilde dururken ayaklarını yerden ayırmadan sürüyerek yeniden az önce otlarını minik Leo ile suladığı mezara döndürdü kendini. Mezara bakarak dudaklarına götürdü sigarayı.
"Sizi de kederime davet etmek büyük kabalık olurdu. fakat böyle bir ortamda başka bir konu boğazımdan çıkmıyor ne yazık ki. Ya siz? Siz kimin için buradasınız?"
Sigarasının dumanları arasında yeniden şapeli fark edince yine mahcup Leon olup telaşla kızıl dilbere döndü. "Ben- özür dilerim. Sigara için. Böyle ortamlarda ne yazık ki sigaradan uzak duramıyorum. Kendimi zehirlemeden bu zehirden kurtulamazmışım gibi... İçmemin bir mahsuru yok değil mi?" Varsa kafanı hemen burada patlatacağım da~
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bleedingmoon.yetkin-forum.com/t182-leon-lewispaul-tibbets
Marlene D.
Engizisyon Mahkemeleri Başkan Yardımcısı
Engizisyon Mahkemeleri Başkan Yardımcısı
Marlene D.


Mesaj Sayısı : 37
Kayıt tarihi : 15/01/12
Yaş : 34
Soy Kökeni : Avcı
Hobiler : Millete laf atmak
Namı : Marry

Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı Empty
MesajKonu: Geri: Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı   Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı EmptyPaz Ocak 22, 2012 9:11 pm

Acıklı bir hikayenin ortasına düşmüş gibi hissetti kendini. Hani o filmlerin başındaki umutsuz yaşlı adamın yanına şans eseri giden ve hayat hikayesini dinlemeye başlayan küçük kız gibi merakla yaklaştı genç adama. Sanki etraf beyazlaşıp yıllar öncesindeki hüzünlü bir güne açılacaktı eski bir kapı. Genç adamın çocukluğu giriş yapacaktı sahneye, elindeki kırmızı bir elma, dizlerinde yara izleri. Odasındaki kare pencereden saatlerce karşı evde oturan hasta kızı izleyişini anlatacaktı.
Bunların olma ihtimalini düşündükten sonra olmama ihtimalinin daha çok olduğunu kavradı. Yine de dertli birinin derdini dinlemek hiç yoktan yardım etmek iyi gelebilirdi. Maddi ya da duygusal açıdan kendisini etkilemeden rahatça yardım edebilecek birisiydi nasıl olsa. Denemekten bir şey kaybetmezdi. "Sorun yok, istediğiniz gibi içebilirsiniz. İnsanın biraz rahatlaması gerekiyor değil mi?"

Mermer bir mezarın üstündeki tozu eliyle temizledikten sonra oturdu soğuk mezara. "Sanırsam benim burada olmamın sebebi sadece alışkanlıklarımdan kaynaklı. O kadar alıştım ki ruhlar alemine birazcık uzak kalınca şanssız hisseder oldum kendimi." Takıntılardan ayrılamıyor işte insanlar. Hep kimsenin bilinmez yönleri, gizli takıntıları oluyor. Yoksa dışarıdaki bir insan zayıf ve pek güçlü olmayan genç bir kadının uğurunu mezarlardan topladığını ya da en basitinden diğer insanlara emirler yağdırabileceği bir rütbede bulunduğunu nereden tahmin edebilirdi ki?

Sol bacağını diğerinin üstüne attıktan sonra etrafta göz gezdirdi. Her şey gayet sıradan bir günü andırıyordu. Hiçbir farklılık ya da tezatlık yoktu. Ne aşırı derecede normaldi ne de korkutucu derecede sıradışı. Normal bir gün kavramı bu olsa gerekti. "Peki sizi daraltan bir ortamda niçin zaman öldürüyorsunuz ki? Dışarıda kederinizi paylaşabileceğiniz dostlarınız ve zaman öldürebileceğiniz bir sürü mekan olsa gerek." Normal insanlarda öyle olurdu değil mi? Hüzünlerini ceplerine tıkıştırıp görmezden gelirler, kalabalığın içinde kaybolmayı tercih ederlerdi. Büyük ihtimalle bu adam da öyle olsa gerekti. Belki de unutamadığı bazı anıları yad etmek için gelmişti buralara. Tanımadığı insanların özel hayat sınırlarına çok da saygı duymaması belki de sadece fazla meraklı olması yüzünden çenesini kapalı tutup gidemiyordu oradan Marlene. "Eğer ki derdinizi anlatabileceğiniz kimse yoksasizi dinlemekten memnuniyet duyarım. Merakımı bağışlayın ama sizi böyle konuşturan şeyin ne olduğunu öğrenmeyi çok isterim."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Leon Lewis
Kirli Kan
Kirli Kan
Leon Lewis


Mesaj Sayısı : 632
Kayıt tarihi : 22/04/10
Soy Kökeni : Bulanık
Namı : Paul Tibbets, Lester, Leroy, Lewin, leo, Le Roi

Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı Empty
MesajKonu: Geri: Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı   Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı EmptySalı Ocak 31, 2012 6:51 pm

Kız için pek bir sorun olmadığını duyunca Leon, bir anlığına çıktı o kederli mezar ziyaretçisinden. Suratında anlık belirip silinen kadınları-ve-içkiyi-seviyorum-dahası-karşımda-bir-oda-dolusu-viski-duruyor gülümsemesi yüzünden başını gülümsemesinin süresiye eşit sürede yana döndürüp yeniden kıza baktı. Derin nefes verirse rahatlayacak, kederini(?) atacakmış gibi içine çektiği soğuk nefesi gözlerini sıkıca yumarak verdi kız karşısındaki mezara otururken. Saf duygularıyla(!) güldü biraz olsun çıkmak istiyormuş gibi dertlerinden. "Yoksa sen de mi tüm yakınlarını burada bırakmışlardansın? Toprak üzerindekiler doyum vermiyor ha?" Pekala bu söylediği o kadar da rol sayılmazdı. Ölüme ne kadar yakınken o kadar gerçek hissediyordu kendini. Burası da kapısı açılmayacak kadar zincirlenmiş ama aralıktan içerisini görebildiği o dünyanın kapısıydı işte. Hem sessizlik, iğrenç uğultulardan daha iyiydi. "Güneş bile burasına ayrı bir ışık gönderiyor sanki. Sırf o temaya sokmak için bizi." dedi gözlerini gökyüzüne çevirirken. "Ama burasına anı bahçesi diyecek kadar sevimli de bulmuyor değilim. Alışkanlıklar... Anıların ne tuhaf oyunları ama." Belki de tarihin tüm edebiyat ödülleri Paul Tibbets'e gitmeliydi. Paul olarak yazdığı bloglar da şahaneydi ve, evet, bir dahi olduğunu biliyordu. Onun gibi kimsenin dünyaya bakamayacağını da...

"Güzel soru." dedi tebessümle yeniden. "Fakat söyledim ya... Anılar. Öyle tatlılar ki, buraya geldiğim zaman anlıyorum ne kadar üzücü olsa dahi dışarısından daha güneşli olduğunu burasının."
Derin bir iç çekti yeniden. Bir adımla kızın tam karşısında gelip bir kez daha sigarasına tutundu. Mazeretine verdiği boşlukta çektiği o derin dumanı yeniden salarken -belki sigara dumanı insanları zehirlerdi diye umuyordu- kıza biraz daha centilmence davranmanın zararı olmayacağını düşündü. Cebinden parasının her kuruşunu hak eden sigara paketini çıkartıp kıza uzattı. "Zararlı olsa dahi kurallardan biraz kaçmanın bir mahsuru olmaz umarım? Sadece ufak bir ara?" Gülümsedi yeniden -evet yeniden yeniden gülümsemek dertleri aşmaya çalışan o körpe salak ideal genç kız hayalindeki adamların işiydi ve yeniden evet, o salakları oynamaya bayılıyordu- kızın gözlerinin içine bakmaya çalışarak. Eh, pek başardığı söylenemezdi. "Tek bir tane?" Teknik olarak sigarasını almaması çok daha iyiydi çünkü cebinden çıkmış her kuruşu kendisi içmek istiyordu. Belki evet derse kafasına dirseğiyle çakıp "Hayır istemiyorsun" diyebilirdi ama yeniden düşündü de... Bugün pek şiddet havasında sayılmazdı.
Dua et kızıl kafa. Tanrı merhamet doludur.

Eli hala sigarayı uzatır vaziyette dururken suratındaki şapşal gülümseme sönmüş, bir yanlış yapmıştı da onu fark etmiş gibi toparlanmıştı. "Eh... Annemi ziyarete geldim... O kadar güzeldi ki en sonunda toprak da aşık oldu ona..." dedi az önce konuştuğu mezara dalgın dalgın bakarak. Uyduruk bir hikaye uydurmanın ardından geriye sadece kızıl kafanın mezara bakıp mezardaki ölüm tarihin geçen yüzyıldan kaldığını görmemesine dua etmek kalıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bleedingmoon.yetkin-forum.com/t182-leon-lewispaul-tibbets
Marlene D.
Engizisyon Mahkemeleri Başkan Yardımcısı
Engizisyon Mahkemeleri Başkan Yardımcısı
Marlene D.


Mesaj Sayısı : 37
Kayıt tarihi : 15/01/12
Yaş : 34
Soy Kökeni : Avcı
Hobiler : Millete laf atmak
Namı : Marry

Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı Empty
MesajKonu: Geri: Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı   Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı EmptyÇarş. Şub. 08, 2012 5:32 pm

Adamın kurduğu cümlelerin havada uçuşan güzelliğiyle büyüleniyordu adeta Marlene. Ne kadar hüzünlendirmişti adam onu. Kimbilir annesi ölünce ne kadar gömülmüştü acının içine. Daha ne kadar çok acı çekmiştir böyle konuşabilen bir adam. Hayranlıkla kendisine uzatılan sigarayı aldı eline, adamın sigarayı yakması için uzattı.

"Ne kadar da yazık annenize. İnsan üzülüyor sevdiklerini kaybettiğinde. Ben de üzülmüştüm büyükannemi kaybettiğimde. Annem ve babam hala hayattalar ama onlar İskoçya'da yaşıyor. Ben okumak için büyükannemin yanına gelmiştim küçükken, o zamandan beri de buradayım. Londra güzel şehir kuzum. Havası suyu bir ayrı lezzet veriyor." Bu dil açılması olayı sigaranın ya da mezarlığın yan etkisi olabilirdi. Genelde insanlar ölümü yakın hissederken çenesi bu kadar açılmamalı ama Marlene'in özelliği bu galiba. Başarılı bir Engizisyon üyesi olarak diğer insanlarda farklılıklarının olması doğal karşılanmalıydı kanımca. Otoriter olması cıvık olmasına engel değildi ya. Hem onu tanımayan bir insanın yanında da kütük gibi kalması gerekmezdi.. Kendisini tanıyanların yanında bile kütük gibi kalmıyordu gerçi.

Sigarasını işaret ve orta parmağının arasında tutuyordu, bir nefes aldı sigaradan, çok da huzurlu hissettirmiyordu. Tadı ve ikram olduğu için içilebilecek bir şey işte. Sigara içen kadınlara seksi denirdi değil mi? Nedense o bu tanıma pek de uymuyordu, en azından o gözlüklerle. "Bu arada adım Marlene.." Şimdi oturup da adının anlamını, nerelerde kullanıldığını, hangi ünlülerin ismi olduğuna kadar açılayabilirdi. İstese yapardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Leon Lewis
Kirli Kan
Kirli Kan
Leon Lewis


Mesaj Sayısı : 632
Kayıt tarihi : 22/04/10
Soy Kökeni : Bulanık
Namı : Paul Tibbets, Lester, Leroy, Lewin, leo, Le Roi

Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı Empty
MesajKonu: Geri: Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı   Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı EmptyÇarş. Şub. 08, 2012 6:16 pm

Kızıl, sigarasını kabul edince biraz içi yanmıştı tabii, fakat çehresinde yanan tek şey büyüyen tebessümü oldu. Dönüş yolunca bir bunağı döverek sigara parasını tedarik etmekle yetinecekti artık, ne yapsın... Kızıl, sigarasını aldığı gibi o da elini cebine sokup altın işlemeli çakmağını çıkardı. Babasının yadigar olduğu için değil -zaten yadigar da sayılmazdı, bir gece pantolonunun cebinden yürütmüştü- sigara gibi bir şeyi daha güzel bir şeyle yakamazdı değil mi? Estetik bir şeydi en başta. Leon estetik şeyleri severdi.
Bir elini arkaya dansa davet edecekmiş gibi koyup diğer eliyle yaktı antika görünümlü çakmağını sigaraya doğru. O an fark etti kızıl kafanın saçlarının alevin arasından oluşturduğu o görüntüyü. Sigarayı çoktan yakmış olsa dahi çakmağı çekmeden duraksadı. Kurumuş dudaklarını diliyle ıslatırken gözleri takılı kalmıştı kızın üzerinde. Dilini kovuğuna çekse dahi dudaklarındaki aralık kapanmamış, aksine yana doğru hiç de rol imalatı olmayan bir şekilde meyil etmişti.
Ateş. Dünyanın en heybetli şeyi. Fabrika hatası gibi orada durup tüm manzarasını bozan lanet gözlüğü olmasaydı, o yüzünde hayal meyal belli olan gölgeler atan ateş, saçlarını yakıcı ışığıyla tonlandırırken "estetik" dedi içten içe Leon.
Estetik şeyleri severdi.
Çakmağını işaret parmağıyla kapatıp yeniden cebine atarken kızın ince parmakları arasındaki sigaranın yasını unutuverdi. Ateş bu kıza yakışıyordu. Sigarasının dumanıyla bezenişini izlemek de büyük kaybını silip atmıştı.

Kızılın kullandığı kelimeler daha da büyüttü gülümseyişini. Önceki kederinden bir anda çıkmışçasına bakarken kıza, Mathilda'nın çok şey kaçırdığını düşündü. Çünkü bugünün ziyaret saatlerini an itibariyle bu kıza adıyordu.
Fazla naz aşık usandırır demişti ama. Leon suçlu değildi.
"Tanrı önce bizi onlarla ödüllendirip, ardından onlarda bulduğumuz mutluluğun daha fazlası bir acıyla bizden onları çekip alıyor. Adeta bize, böyle kıymetli hediyelere layık olmadığımızı söylercesine..." Tanrıya küfür mü ediliyordu? Leon'u çağırın. Shakespeare'in tahtını beş dakikada tuz-buz edeceğine emin olabilirsiniz.
"Yine de Londra dünyada eşi benzeri olmayan bir ilaç. Sadece göğe baksam dahi Tanrının böyle bir hediyeye dokunmaya kıyamayacağını anlayabilirim." Londra. Kaosun anası. Karanlığını beyazda saklayacak kadar tehlikeli şehir. Aynen öyleydi, Leonun eşi benzeri olmayan yuvası. Dramatik sahnesinin ardından donukluğu yine ısınan sesiyle yüzünü kıza kaldırdı meraklı bir ifadeyle. "İskoçyaya hiç gitmedim. Fotoğraflar yine de yeşiller içindeki bir gelin olduğunu söylüyor. Haklı mıyım?" dedi gülümseyerek cümlesinin sonunda. Sigarasını işaret ve orta parmağının arasında tuttuğu elini kadeh kaldırır gibi hafifçe kaldırdı kıza.

O da sessizlikle İskoçya'yı düşünürmüş gibi gözlerini havaya kaldırdı sigarasını dudaklarına yaklaştırırken. Kızılın sesiyle kendine gelince kaşlarını çatıp gözlerinin oralarda bir yerde olduğunu düşündüğü -gözlük o kadar da umut verici değildi bu konuda- yere odaklanıp başını aşağı yukarı salladı yavaşça. Marlane. O ucubik gözlüklere rağmen ateşler içindeki yüzünü düşledi bu isimle. İyi bir isimdi. Mathilda'sını da hatırlatıyordu ona.
"Ne fevkalade bir isim!" dedi beğeni dolu bir sesle. Yine çenesi hafifçe kalkmış gülümsemesini kocaman büyütmüştü. Gülümsemesi sıradan boyutlara inince o da kızın oturduğu mezar taşının ucuna, paltosunun kenarlarını attırarak oturdu. Elini sıkmak için kızıl kafaya uzattı dostane bir tavırla. "Üç L." dedi. "Leon Lester Lewis."
Kolu ve omzu kızın omuzlarına değerken buradan mezarlığın daha iyi göründüğünü kabul etmeliydi. Fakat buradan görünen şeyler arasında favorisi kesinlikle mezarlık değildi. Marlane'in gözleri! Demek gerçekten de o gözlük altında bir çift göz duruyordu! Ne büyük şoktu ama! Uzun kızıl kirpiklerine bakarken biraz daha yakınlaşmanın mühim olmayacağını düşündü. Çoktan sormadan yanına oturma kabalığını yapmıştı nasıl olsa. Eğer hala edebi sözlerinin etki süresi hakimse, şansını denerken bunu da telafi ederlerdi herhalde? Tehlikeli biri gibi görünmemeye dikkat ederek -hala çekici yakın tavırlarını geri çekmemişti tabii- boş eliyle gözlüğünün kenarından tutup çıkarttı onu Marlane'in gözlerinden. "Kızıl saçlı insanların yüzünü güzel yapan şeyin sadece saçları olmadığını duydum. Neden göz renginizi görmeme izin vermiyorsunuz?"
Tabii, tokat atarak "ne cür'et" diye haykırmakta mantıklıydı canım. Muhtemelen bir tokat yerse bunu yadırgamayacaktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bleedingmoon.yetkin-forum.com/t182-leon-lewispaul-tibbets
Marlene D.
Engizisyon Mahkemeleri Başkan Yardımcısı
Engizisyon Mahkemeleri Başkan Yardımcısı
Marlene D.


Mesaj Sayısı : 37
Kayıt tarihi : 15/01/12
Yaş : 34
Soy Kökeni : Avcı
Hobiler : Millete laf atmak
Namı : Marry

Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı Empty
MesajKonu: Geri: Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı   Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı EmptyCuma Şub. 10, 2012 6:30 pm

Yüzü güzel miymiş gerçekten? Asıl meselenin bu olup olmaması mühim değildi ama iltifat duymak Marlene'i mutlu ediyordu. Ne zamandır duymuyordu ki güzel iltifatları? Üç mü dört mü sene geçmişti herhalde aradan... Engizisyon'a katıldığında mı takmaya başlamıştı gözlükleri yoksa okulun bitmesine yakın mı? O bile aklında kalmamıştı ama gözlüklerden bu yana pek iltifat almadığı söylenebilirdi. Gözlükleri diğer dünyayla kendisi arasına koyduğu bir perde gibiydi. Onlar sayesinde çocuk değil de kariyer yapıyordu. Yoksa iki lafa kanan biri olarak millete güzelliğini gösterirse herkes kanardı.

Ama Leon gözündeki gözlükleri çıkartınca birden put gibi dondu kaldı. Çıkarttırmasa ayıp olacaktı ama çıkarmasına izin verirse heyecanda adamla konuşmayı başaramayacaktı bile. Oluruna bırakmaya karar verdi, yeni tanıştığı bir insana karşı sert konuşmak istemezdi. "Ah, sorun yok. Sıradan kahverengi gözler işte~" Güzel gözleri vardı, övünmek gerekmezdi değil mi?

"Aslında gözlerim bozuk değil ama gözlük takmak hoşuma gidiyor. Zevk alıyorum gözlüklerden. İnsanı zeki ve sorumlu biri gibi gösterdiğini düşünüyorum." Bu sözlerinden sonra da salak olduğunu düşünecekti Leon. Salak olabilirdi ama insanlar böyle düşünemezlerdi..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Leon Lewis
Kirli Kan
Kirli Kan
Leon Lewis


Mesaj Sayısı : 632
Kayıt tarihi : 22/04/10
Soy Kökeni : Bulanık
Namı : Paul Tibbets, Lester, Leroy, Lewin, leo, Le Roi

Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı Empty
MesajKonu: Geri: Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı   Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı EmptyC.tesi Şub. 18, 2012 4:10 pm

Aslında sık sık hayal kırıklığına uğrayan biri sayılmazdı Leon. Durum sonuçlarını kendisine bir zararı dokunmadığı sürece umursamazdı çünkü o. İyi olmuş, kötü olmuş; ikisi de olası sonuçlardındı ve daha bitmeden kabullenirdi iki durumu da .
Ama o an, içinde biraz olsun hayal kırıklığı hissetmişti. Kahverengi? Dalga mı geçiyordu? Kızıl saçlı insanların %95'inin renkli gözlü olduğunu düşünürse, nasıl bir kara talihle doğmuştu bu kız?
Yine de suratına hiçbir şekilde yansıtmadı düşüncelerini.
"Kendine haksızlık ediyorsun, ona bakarsak her şey sıradan değil midir zaten?" Evet, saniyede saygılı konuşmaya aşabilmeli yakınlaşma yeteneği geri döndü. Göz kırptı Marlane'e sözü bittiği gibi, dediklerini desteklercesine.

Derin bir nefes alarak güldü kibarca Marlane'in dediklerine. "Sorumlu biri? Sorumludan kastın müdürü yardımcılarıysa, evet." dedi gülmeyi sürdürerek. Belki de aklındakini direk söylememeliydi... "Eh, kolay kolay şaka yapabileceğim birine benzemiyorsun gözlükle. Ama tabii, hoş durur gözlükler." Sigarasını yeniden dudaklarına götürüp ufak bir süre etrafını izleyerek geçirdi vaktini. Dumanı Marlane'in tam zıttı tarafa salıp Marlane'e dönünce kaşları kalkmıştı. "Hiç kemik çerçeve gözlükleri denedin mi? Belki ciddi durmaz ama, sevimli durabilir. Ya da incelerinden... İddialı, ha?" Bir süre daha o öneri veren bakışlarıyla Marlane'in gözlerine kilitlenmiş, gözleriyle baskı yapmıştı ona sanki. Yeterince baskı uyguladığına tatmin olunca, derin bir nefes vererek şapelin tarafına çevirdi gözlerini. Sigarayı dudaklarına yaklaştırdı ama dokunmadı, kıstı gözlerini. "Bu böyle olmuyor." dedi sakince. "Bununla yetinemem. Neden bu akşam benimle bir şeyler içmeye gelip beni şanslı kılmıyorsun?" Sigarası daha bitmeden yere attı, topuğuyla izmariti. Yüzünü tamamen Marlane'e dönüp bir kaşını havaya kaldırdı sevimli görünmeye gayret ederek. "Bu akşam, operanın karşısında buluşuruz. Kendimizi tüm bu iş ve diğer karmaşadan uzaklaştırarak kendimizden konuşur, kafamızı dağıtırız. Uyar mı?" dedi göz kırparak, oturduğu yerden kalkmaya hazırlanır gibi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bleedingmoon.yetkin-forum.com/t182-leon-lewispaul-tibbets
Marlene D.
Engizisyon Mahkemeleri Başkan Yardımcısı
Engizisyon Mahkemeleri Başkan Yardımcısı
Marlene D.


Mesaj Sayısı : 37
Kayıt tarihi : 15/01/12
Yaş : 34
Soy Kökeni : Avcı
Hobiler : Millete laf atmak
Namı : Marry

Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı Empty
MesajKonu: Geri: Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı   Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı EmptyC.tesi Şub. 18, 2012 8:34 pm

Şok edici bir gündü ve Marlene kameralara el sallamaya ve kahkaha atmaya hazırdı. Ne yazıktır ki ortada bir kamera şakası yoktu. Hatta gayet gerçek gibiydi her şey. Şanslı kılma teklifinden sonra sigarasını ağzına götürdü Marlene. Bu yolla kendisine gelmeyi planlıyordu. Ne yazık ki Uyar mı? kısmını duyduğunda sigaranın dumanı boğazını yaktı ve oldukça gürültülü bir şekilde öksürdü. Büyük ihtimalle de gözleri iki kocaman yumurta gibi açılmış olsa gerekti. Acaba gözlüğü gözünde olmadığı için çok mu korkunç görünüyordu?

Bir an için ne diyeceğini şarşırdı ve hipopotamlar hakkında anlamsız cümleler kurmaktansa kısa süreliğine susmayı tercih etti. Kısa süreli bir boğulma olayı geçirmeseydi bunun alışılmadık bir rüya olduğunu söyleyebilirdi. "Sanırsam bir sorun olmaz ya da aksilik çıkmaz. Uyar yani. Uyacağını düşünüyorum ben." Uymazsa da uydurması gerekirdi. Hergün sıradan insanlar tarafından bir şeyler içmeye davet edilmiyordu ya. (Burada karakterimiz Leon'u tanımıyor. Saygı duyalım.)

"Saat kaç gibi uygun olur?" Şimdi de hemen söze dalarak yollu gibi görünüyordu. Epik bir şekilde elini yüzüne kapatmak isterdi. Acaba elleriyle yüzünü kaparsa ya da kafasını toprağa sokarsa görünmez olmayı başarabilir miydi? İçinde bulunduğu durumda denemeye değerdi...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Leon Lewis
Kirli Kan
Kirli Kan
Leon Lewis


Mesaj Sayısı : 632
Kayıt tarihi : 22/04/10
Soy Kökeni : Bulanık
Namı : Paul Tibbets, Lester, Leroy, Lewin, leo, Le Roi

Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı Empty
MesajKonu: Geri: Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı   Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı EmptyPaz Şub. 19, 2012 11:22 am

Bu geceye bir planı yoktu. Geçen gece bir evsizi öldürmüş ama videoya çekecek kadar değerli bir eylem olmadığı için sadece kendi gözleriyle cinayeti kaydetmeyi yeterli görmüştü. u nedenle dün gece Paul Tibbets'in blogunda sadece tek bir fotoğraf ve kısa bir yazı yer aldı.
Bu gece, hiçbir planı yoktu. Biraz da zaman cinayete işlememek için hiçbir art sebep göremiyordu. Hem, Marlane'in mimikleri, kullandığı keliemeler öyle sevilesiydi ki, zamanı sonraki gece, hatta ondan sonraki gece de öldürebilirdi. Normalde gördüğü zaman ona sevimli gelen insanları bir de ölü düşünürdü. fakat Marlane'i süzerken, o mimiklerini incelerken düşünüyordu da, istemiyordu onun ölüsünü. Henüz değil...
Kızdan onayını alınca suratında heyecanlı bir gülümseme belirip hızla yayılıverdi tüm mimiklerine. Ne olursa olsun Leon da arada flörtleşmeliydi, değil mi?
"Ben... Çok sevindim!" dedi kekelercesine. Rolünün başına dönmüştü sonunda. Saf, iyi genç... "Çok teşekkür ederim." dedi ayağa kalkarak oturduğu yerden bir anda. Elinde kızın gözlüğünü döndürdü neşeyle. Marlane'in gözlerinin içine baktı soruyu duyunca, omuz silkti. Gece çoktan başladığı zaman onu davet etmek geçirecekleri kısıtlardı vakti. Bu nedenle klasik bir akşam sonu buluşması hoş olabilirdi.
"Sekiz iyi mi?" dedi gözlerini döndürerek plan yaparcasına. "İstersen Operada buluşmayız. Seni istediğin bir yerden alabilirim?" Dedi havalı bakışını öne atarak. Açıkçası heveslenmiş Leon'la havalı takılan leon arasında ciddi gidip gelmeler yaşamıştı fakat... Havalılığının bir kısmını da akşama yapacağını düşündüğü anda ikinci şıkkın daha iyi olacağı kararını aldı. Soru cümlesinin ardından susmakla yetindi. Devamını akşama yaşayarak söylemiş olacaktı zaten.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bleedingmoon.yetkin-forum.com/t182-leon-lewispaul-tibbets
Marlene D.
Engizisyon Mahkemeleri Başkan Yardımcısı
Engizisyon Mahkemeleri Başkan Yardımcısı
Marlene D.


Mesaj Sayısı : 37
Kayıt tarihi : 15/01/12
Yaş : 34
Soy Kökeni : Avcı
Hobiler : Millete laf atmak
Namı : Marry

Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı Empty
MesajKonu: Geri: Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı   Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı EmptyPaz Şub. 19, 2012 12:53 pm

Kısa günün karı mıydı bu? Leon'un sevinmesi en ilginç kısmıydı. Marlene o kadar sevindirici bir insan mıydı ki? Eh, bu durumda kendisiyle gurur duyması gerekliydi. Biran düşündü... Akşama kadar işlerini hallettikten sonra oradan eve gidip hazırlanırdı ve buluşabilirlerdi. Hızlı arkadaş edinmesini öğrenmişti galiba Marlene.
"8'de Operanın önünde buluşabiliriz aslında. işten çıkıp oraya gitmem daha kolay olur." Bir de Leon'u kapısının önünde ağaç etmektense operada bekletmek daha basit olabilirdi. Bekletmese daha iyi olurdu gerçi.

Elindeki sigaradan bir nefes daha aldıktan sonra oturduğu mezarın üzerinde söndürdü, ardından izmariti yere attı ve ayağa kalktı "O zaman ben şimdi gitsem iyi olur.." Mezarlığa niçin geldiğini bile unutmuştu o an.. Unuttuğu başka bir şey varmıydı ki? En azından kendisini unutmamıştı..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Leon Lewis
Kirli Kan
Kirli Kan
Leon Lewis


Mesaj Sayısı : 632
Kayıt tarihi : 22/04/10
Soy Kökeni : Bulanık
Namı : Paul Tibbets, Lester, Leroy, Lewin, leo, Le Roi

Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı Empty
MesajKonu: Geri: Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı   Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı EmptyPaz Şub. 19, 2012 1:16 pm

Kocasını aldatan bir kadın mı daha iddialıydı, yoksa doğduğu andan beri yoğrulmuş bir cariye mi? Süt beyazı teniyle hangisi daha iyi dalga yaratabilirdi ki? Hayır, belki de iddia yarışına küfürbaz bir günahkarın tanrıya sergilediği kusursuz oyun mu ödülü daha çok hak ediyordu, yoksa dindar adamın anaokulu piyesi mi diye girmeliydi... Soğuk daimi olmazdı ve ister kabul etsinler, ister etmesinler; günahkarlar dünyanın dönmesini sağlayan asıl yapıtaşlarıydı.

İş. Teknik olarak uzaktan bakınca ne kadar genç yetişkin yaş sınıfına girse de, düzenli bir işi olan insanlara benziyordu Marlane. Akşama sorulması gereken sorular arasına bunu da soktu Leon. Hoş, soruyu sorduktan sonra illa ki cevaplama sırası ona da gelecekti ama... Belki de baba mesleğini devam ettirmeyi istediğini söylemeliydi. Polislik. Ne şahane tezattı ama. Gerçi kim Leon'un manevi yönden bakarsak polis olmadığını iddia edebilirdi ki? Şehrin asıl düzenini sağlayan, şehri hizaya asıl sokan kişi oydu; dünyanın dönmesini sağlayan günahkar...
"Pekala o halde Bayan Marlane." dedi reverans vererek. Kızıl kafa sigarayı yere atıp kalkınca elindeki gözlüğü fark etti. Kızın aklını bu kadar havalandırmış olamazdı, değil mi? Gülerek gitmeden önce son anda koluna nazikçe dokunarak dikkatini üzerine çekti. "Ssh." diyerek susturdu o şimdi gitsem iyi olur diyen dudaklarını. Dikkatle gözlüğü ona doğru çevirdi, tam karşısına geçip gözlerine odaklanarak o koca gözlükleri yavaşça taktı Marlane'e. Hala sağ işaret ve orta parmağında duran kısalmış sigarası kızın saçlarına yaklaşınca yine o güzel tonu verdi kıvılcımın yansıması. "Şimdi..." işaret parmağıyla gözlüklerinin ortasına dokunup itleyerek tamamen oturttu gözlüğü. "...gidebilirsin." Göz kırpıp gülümsedi son defa Marlane'e ve gidebilmesi için çekildi önünden.
Kendi sigarasını da yere atıp topuğuyla gömdü toprağın dibine doğru. Ellerini paltosunun ceplerine sokup oturdukları mermer mezarın önüne geri geri gitti bir-iki adımla. Marlane uzaklaşırken arkasından nazik bir sesle seslendi. "Saat 8'de, Operanın önünde."

Marlane uzaklaştıkça o da usul adımlarla Mathilda'sının önünde doğru ilerledi. Melek heykelinin Leon'dan tarafa bakan gözlerindeki tozlarını tek parmak hareketiyle siliverdi. "Sen kaşındın, itiraf et manolyam. Sana biralarını kap da gel demiştim."




Rp bitmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bleedingmoon.yetkin-forum.com/t182-leon-lewispaul-tibbets
 
Tanrının Süslü Zevk Oyuncağı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kanayan Ay  :: Londra :: Mezarlık-
Buraya geçin: