Kanayan Ay
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Kanayan Ay

*Buraya random gothic cadılı söz geliyor*
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Yeni Görev Çağrısı

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Draco
Oyun Kurucu & Avcı
Oyun Kurucu & Avcı
Draco


Mesaj Sayısı : 177
Kayıt tarihi : 07/02/12
Soy Kökeni : İnsan(dı)
Hobiler : İnsan içine karışmak ve onlarla alay etmek
Namı : Oraklı Akuma

Yeni Görev Çağrısı  Empty
MesajKonu: Yeni Görev Çağrısı    Yeni Görev Çağrısı  EmptyÇarş. Şub. 08, 2012 2:55 pm

Yeni Görev Çağrısı  Charless x Yeni Görev Çağrısı  Kim xYeni Görev Çağrısı  Dorot

    "Engizisyon sana yeni bir görev verdi. Ama bu seferkini sana birinci elden vermek zorundayım. Seni bir kaç gece Akademi'de kalmak için davet ediyorum. En kısa sürede burada ol.
    x Charless


Mektubu takip eden gözleri biran ismin üzerinde durdu. Okunabilen bir el yazısı ile atılmış imza ona bir çok şey çağırıştırıyorken bu sefer fosforlu gibi gözlerinde parlıyor, aklında sadece "Görev!" diye yankılanıyordu.
İki gün önce eline geçen mektubu okur okumaz siyah takımının üzerine uyan siyah uzun paltosunu geçirip yola çıkmıştı. Koşarak ve yüzünde saf soğuk rüzgarı hissederek ilerlediği yollar onu tekrar evine döndürmüştü. Evi gibi gördüğü tek yer olan Black Rose Akademisi'ne. Her ne kadar göreceli de olsa "ev" burada ona güvende hissettiği tek yer anlamına geliyordu. Akademinin bir kısmını kaplayan kadim ağaçların arasından siyah bir düş olarak geçiyordu. Mat siyah kumaştan paltosunun yakaları kalkmıştı ve kapasında ki siyah silindir şapka ile yüzünü gizliyordu. Yine de çift taraflı orağının görüntüsü her şeyi ele vermeye yetiyordu. Azrail için çizilmiş uzun orağa ek olarak diğer ucunda da bir orak bıçağı vardı. Bir çemberin içine mükemmel bir şekilde oturabilecek silahının iki ucunda da birer cadı kafatası asılıydı. Ya da sopa ile bütünleşmiş desek de olur.
Acele etmeden akademinin patikasına girdi. İlerlerken metal silahından tıkırtılar geliyor, kafatasları hafifçe yerinden zıplıyordu. Uzun boyuna tezat olarak kısa adımlar atıyordu. İleri de gözünde giderek büyüyen ihtişamlı akademi her adımıyla beraber ona yaklaşıyor, her adımla geçmişinden gelen kurtulup gelen sesler kulaklarına doluyordu. Bir çok duygunun sesi kulakları ve beyninde resmediliyordu. İşlemeli büyük kapının önüne geldiğinde de iki saniye kadar durdu ve işlemelere baktı. Bir çok sarmalı gözleriyle takip ettikten sonra koca cüsseli kapıyı hiç gıcırtı olmadan açtı ve içeride saklanmış havası yüzüne çarptı.
İçeri adım atıp kapıyı arkasından kapatırken içinden geçen akım tanıdıktı ama bir türlü o akımı sevememişti. Acele etmekten kat kat uzak olan adımlarla Charless'in odasına ilerlemeye başladı. Adımlarının yankılandığı ve aşağıda kalan silahının ucundaki kafatasının sürtünme sesi ve görüntüsü çevreden geçen tüm öğrencilerin bakışlarını ona dönmesine neden oluyordu. Uzun boyu sayesinde çoğuna tepeden baktığı çaylaklar fısıldaşarak birbirlerine onu ve silahını gösteriyordu. Duymayı beklediği ve duymaktan memnun olduğu bir çift söz ona yetiyordu. "Oraklı Akuma!"
Sırf zevk ve oyun için Charless'in odasına ulaşmadan önce hayranlıkla ona bakan bir kaç kız çaylağa şapkasına dokunarak ve başını hafifçe eğerek selam verdi. Gözlerinde ki birden doğan umut ışığı ve çevresindekilerin kıskanç bakışları onu tatmin eden alaycılığın bir kaç sonucuydu. Kara bir büyü ya da hızla yayılan bir vebadan daha da hızlı yayılan dedikodular kulaklarına çalınan herkesi merdiven sahanlıklarına, sınıflardan çıkıp sıkışarak ona bakmaya sevk ediyordu. Çekirge sürülerine andıran fısıldaşmalara kulak asmadan ve onu gösteren parmakları takmadan son dönemeci de gönüp Charless'ın kapısında durdu. Bıçak gibi keskin bir şekilde susan fısıltılar onun ne yapacağını bekliyordu. Kapıyı elinin tersiyle iki kere tıklattı ve herhangi bir komut beklemeden içeri girdi. Arkasından kapanan kapı fısıltılara karşıda bir tampon görevi gördü. Şapkasını çıkartarak elini saçlarından geçirip düzeltti. Daha sonra yalın ve hoş bir sesle "Merhaba, Profesör Charless." dedi. Özellikle profesör kelimesini vurgulamıştı. [/color]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Charles Wallace
Engizisyon ve Hukuk Profesörü & Avukat
Engizisyon ve Hukuk Profesörü & Avukat
Charles Wallace


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 21/01/12
Yaş : 28
Namı : Takma isim için ismi fazla uzun. Biz size tamını verelim? Benedict Charles Harlow Wallace ftw

Yeni Görev Çağrısı  Empty
MesajKonu: Geri: Yeni Görev Çağrısı    Yeni Görev Çağrısı  EmptyÇarş. Şub. 08, 2012 5:15 pm

İlk sınavları hazırlamaya başlayalı pek olmamıştı aslında. Gençliğinde zihninde kalmış planları düşünüyordu da... İlk konudan itibaren soru tablosu çıkartmak mı? Pekala, ince, önemli ayrıntıları ders aralarında söyleyip sadece kendisinin not etmesi, ardından da tek tek onları sınavda sorması öğrenci kısmı için biraz acımasız olabilirdi. Fakat, hayır, hiçbir zaman moral çöküntüsü taktiğinin eline su dökemezdi. Akademi'de profesör olma görevini üstlendiğinden beri hangi sinir bozucu profesör tiplemesini takınsa karar verememişti. Daha sonra anlıyordu ki, doğal davranmak tüm rollerden daha iyiydi.
Burası matematik öğrenip baba mesleklerini devam ettirecekleri sıradan bir okul değildi. Burada büyü yapabilen bir grup ucube kadını nasıl katledebileceklerini öğreniyorlardı. Karşılarını yaptıkları hataları kapatacak, telafi edecek veya 1 puan daha ekleyip onları sınıf atlatacak cadılar çıkmayacaklardı. Onlara en kötüsünü öğretmek için gelmişti buraya: onları eğitmek için. Yani amacı birilerinin sinirlerini bozmak değil -teknik olarak bu da hoşuna gidiyordu ya- görevini başarıyla tamamlamaktı. Her ne kadar asıl görevi hukuk konusunda birkaç vaaz verip sadece boş bir ders saatini kaplamak olsa da, pek kıymetli engizisyon başkanını sayıyordu o. O öyle diyorsa, öyleydi.
Bu nedenle kağıda öğrencilerin eski not bilgilerini tuttuğu listeye bakarak karalamalar yaparken bir yandan da koridoru dinliyordu. Hiç şüphe yoktu ki az önce astığı listeyi görecek birkaç öğrenci küfürler eşliğinde kapısına gelecek, ne yazık ki içeri girip hesap vermeye cesaret bulamayacaktı. Sınavdan birkaç gün önce sözlü yapmıştı. Sözlülerde iyi alan yoktu. -Hak etmişlerdi de- Şimdi de panoda tüm o rezalet notlarıyla yüz yüze geliyorlardı. Sınav haftasından tam önce, ilk not şoklarını yaşamak... Profesör koltuğunda otururken pek de kıyamet gibi görünmüyordu.

Tam sınavları öncesi onların dikkatini sözlülerle dağıtıp notların ailelere gideceğini bildirmek çok şahane sınav morali olurdu değil mi? Evet, onun istediği de tam olarak buydu. Bir cadı onların en ufak açıklarını bile görür, en savunmasız anlarında onlara saldırırdı. Onlar ne kadar ruhsal çöküntüde olsalar da, ne kadar dramatik bir sahnenin oyuncusu olsalar da cadılar için bu bir gram önemli değildi. Eğer küfürler eşliğinde böyle bir durumda dahi kapılarına geleceklerse, derhal akademiyi bırakmakta özgürlerdi. Yoksa akademi bitince bir görevde ilk tökezlemelerinde ölünce muhakkak acısını onlar çekmeyecekti. Ölmek, sıvışmanın en kolay yolu değil miydi? Tam da not dilenmeye gelen öğrencilere göre bir hareketti.

Kapının tıklatılmasının ardından direk açılan kapının sesini işitişi içeri giren kişinin sızlanmaya gelmediğini açık açık göstermişti ona. Draco içeri girip adını anında kağıtlarını masasına öylece bıraktı. "Profesör Charles değil, Profesör Benedict Charles Harlow Wallace." diye düzeltti adını her zamanki klişe repliğiyle. Hayır, sadece ismini söyleyeceklerse tüm ismini söylemeliydiler. Aradaki rütbe farkını düşünürse de... Soyismini eklemeyi unutmasalar iyi olurdu. Genelde öğrencilerin laflarını böldüğü bu cümleyi Dracoya pek söylemezdi fakat... Hadi ama, gayet güneşli bir gündü işte. Öğrenciler yasta, sınava birkaç gün kalmış...
"Rütbeyi ille söyleceksen sadece Wallace da diyebilirsin tabii..." diye ekledi bir eli kağıtları toplarken diğer eli oturmasını koltuğa işaretle göstererek. "Daha uzaklarda olursun sanıyordum. Hızlı geldin. Engizisyonun seni zapt edememe durumuna alıştık ne de olsa..."
Akademiden ayrıldığından beri eski okul arkadaşının kişisel avukatıydı. Engizisyonun emirlerine bağlı olsa dahi Oraklı Akuma'nın ele avuca sığacak bir boyun eğme huyunun olmadığı ortadaydı. Bu nedenle sadece kişisel avukatlık değil, güzel, sarışın, seksi sekreteri de oluvermişti. Ya da menejer demeliydi... Nihayetinde hala seksi ve sarışındı.
Marlane ile sıkı dostluk(!) ilişkilerini düşünürse başkan yardımcısının iletişim yükümlerini onun üzerine yığması pek de şaşılası değildi. Başarısının hala Marlane'in havadan sudan bir nedenle bu genci mahkemeye vermemesinin asıl sebebiydi buna rağmen.
Başarı. Yeni jenerasyonun büyük kalkanı.
Fakat bu seferki görevi başkan yardımcısının sinirlenerek bir vazo fırlatmasını önleme amacıyla karşılıklı iletilmiyordu Dracoya. Bu sefer önemliydi kilitli çekmecesinde duran ayrıntı kağıtları. Fakat hala vakitleri vardı. Bu nedenle çekmecesine meyil etmek yerine daha da koltuğuna yaslandı buruk bir gülümsemeyle.
"Nasıl gidiyor?" Sesinde pek bir tonlama yoktu. Yine de Draco'ya inanıyordu ki, o kadar yıldan sonra o da bunu aramayacaktı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cécile D. Piémont
Çaylak Cadı & Akademi Öğrencisi
Çaylak Cadı & Akademi Öğrencisi
Cécile D. Piémont


Mesaj Sayısı : 233
Kayıt tarihi : 14/01/12
Soy Kökeni : Cadı
Namı : Kristal Cadı Dorothèe

Yeni Görev Çağrısı  Empty
MesajKonu: Geri: Yeni Görev Çağrısı    Yeni Görev Çağrısı  EmptyÇarş. Şub. 08, 2012 7:09 pm

Gözleri kısık, panoya inanamıyormuşçasına bakarken o durumda yalnız olmadığının farkındaydı. Panonun etrafındaki öğrenciler notlara bakıyor, ya çok içinde kala kalıyor ya da sinirle panoyu terk edip sinirini çıkartmak için odasına gidiyordu.
Ne zamandan beri orada öyle dikildiğini bilmiyordu. Aslında o an bu tarz şeyle kafasının dolu olmadığına da emindi. Çünkü aklında dolanan belirli sadece iki cümle vardı. Beyninin içinde bir çember gibi dönüyorlar, her dönüşte daha da fenalıklar içinde terletiyorlardı. İlk cümlede az daha bana bir şeyler oluyor diye bayılmaya yelteniyorken, ikincisinden büyük bir intikam ateşiyle fitilleniyordu sanki.
1: Artık ölü biriydi.
2: Kıymetli Charles Wallace ondan önce ölmeden, asla.
Etrafın moralini bozan kişi o olmalıydı. Yani... Hadi ama! Panodaki listeyi düşük notlarla değiştirip yeniden asma fikrini mutlaka Loretta'yla o bulmuş olmalıydılar. Şu anda burada değil, koridorun başında Loretta'yla kahkahalara gömülmesi gerekmez miydi? BURADAKİ VİCDANSIZ CADI OLAN KİŞİ O DEĞİL MİYDİ?!
Sinirden gözleri dönmüş bir halde titreyerek geriye doğru ayakları kaydı bir zombi gibi. Beyninden dumanların çıktığına emindi. Ya da kötü ruhların hakimiyetini girmesi sebebiyle suratı şeytani bir hal almış olabilirdi. Mümkündü. Çünkü o an Charleslanmıştı. Dünyanın en deli edici ızdırabı.
"Charles... Wallace... CHARLES WALLACE!" diye pano karşısında havaya haykırarak sertçe panodaki kağıdı çekip tüm hızıyla kimi kenara iteklediğini önemsemeden koşmaya başladı. Gittiği yer mayın tarlası sayılan öğretmen odaları katıydı. Hayır, orası çoğu zaman boş olmazdı. Ve yine hayır, Cécile o an bunu bir gram önemsemiyordu. Etrafındaki insanları yoluna çıktılar diye duvara gömmeye kararlıymışçasına iteklerken bastığı ayakların haddi hesabı yoktu.

Sonunda lanet kata gelince nefes nefese kalmış, yine de gözleri şeytani intikam ateşinin filizlerini gayet netçe gösteriyordu. Yorgunluktan bayılsa da o isim veremeyeceği kadar uyuz adamın boğazına yapışmadan, cık, yummayacaktı gözlerini. Arenaya çıkan bir boğa gibi soluyarak ilerlemeye başladı o adamın odasına doğru. Bu seferki adımları yavaştı ama. Birazdan çekecekti ya silahını, kahramanvari yürüyordu hedefine. Kapının önüne gelince sırtını dikleştirip not kağıdını tutan elini suratına yapıştırmak istercesine havaya kaldırdı.
Makarna saçlı bunak... Bir sonraki sözlülerde telafi etmek için çalışabilirdi ama notların ailelere gitme ayrıntısı? Charles'ı düşünüyordu da... Çoktan postalar evlerinin yolunu tutmuş olmalıydı. Pekala bir cadı olabilirdi, ama hala bir ailesi vardı ve o iki akbaba, en ufak not açığında üzerine saldırmaya hazırdı.
O adamı Dorothée olarak eline geçirdiği zaman... İşte o zaman o mektubu adama yedirmeyi çok isterdi.

Kapıyı kırarcasına tıktıkladı, içeri girme komutunu beklemeden omuzlayarak abandı kapıya. Kapı sertçe açıldığı gibi not kağıdını Charles'a doğru tuttu. "Profesör Charles!" Sinirden dönmüş gözleri pekala on dakika sonra kime dayılandığını fark edecek ve misafiri görecek kadar sakinleştirecekti. Ne var ki o zamana kadar sinir kusmanın bir problemi yoktu.
"Bu ne?! Profesör Charles, iki gün sonra ilk sınavımı alacağım ve sınava girmeden önce sayenizde annem tarafından harçlıklarımın yarıya indirildiğini öğreneceğim! Siz bayım! Siz dünyanın en solucan kafalı insanısınız!" O anda aklına başka hakaret gelmemişti. Ya da şöyle dese daha iyi olabilirdi. Aklına gelen başka hikayeler nedeniyle alacağı uzaklaştırma cezası onu tüm harçlıklarından edecek yaptırım gücüne sahipti.

Tam o anda on dakikası doldu... Metalik, paslanmış bir robot kafasıymışçasına kafası yavaş yavaş odadaki diğer kişiye kaydı. Daha beter olamaz mıydı? Olurdu. Hem de öyle bir olabilirdi ki...
O. Adam. Az daha onu öldürecek korkunç avcı adam. Onu yarı ölü yapan diğer adamla aynı odada. Ve o... Odaya dalıp bağırarak kağıdı Charles'ın gözüne sokmaya çalışmıştı?
Kabul ediyordu, bu sefer gerçekten ölü biriydi.
O gün orada kıl payı ölümden dönerken hayatından karşılaşmak istemeyeceği avcılar listesinde başı çekmişti. Eh, teknik olarak cadı kimliğini gizlediğine ne kadar şükrettiğini o bile bilmiyordu. Mümkünse o sahneden sonra o adamdan birkaç kilometre ötede olmadığı sürece kimlik gizleme olayına sarılacaktı sıkı sıkıya.
Adını hatırlamıyordu. Ama Grenden'da sorup soruşturarak öğrendiğine göre Oraklı Akuma olmalıydı lakabı? Ne kadar da uyuyordu ama... Peki neden buradaydı? Profesör olmaya gelmemişti değil mi? Yok canım, hayatı o kadar da berbatlaşamazdı. Tanrı merhametliydi, değil mi?
"S-sen..." dedi şok içinde adama bakarak. Dorothée olup Charles denen solucanı öldürme planı suya düşmüştü.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bleedingmoon.yetkin-forum.com/t178-c-e-c-i-l-e
Draco
Oyun Kurucu & Avcı
Oyun Kurucu & Avcı
Draco


Mesaj Sayısı : 177
Kayıt tarihi : 07/02/12
Soy Kökeni : İnsan(dı)
Hobiler : İnsan içine karışmak ve onlarla alay etmek
Namı : Oraklı Akuma

Yeni Görev Çağrısı  Empty
MesajKonu: Geri: Yeni Görev Çağrısı    Yeni Görev Çağrısı  EmptyÇarş. Şub. 08, 2012 8:12 pm

Yüzündeki alaycı gülümsemeyi oraya mıhlayarak orağını çıkarttı ve Charles'in ona eliyle gösterdiği sandalyeye dayadı. Daha sonra paltosunu da aynı şekilde çıkartıp orağındaki kafatasına asarken siyah eldivenlerini düzeltip bir çok yere göre daha rahat olan koltuğa oturdu. Sarışın ve kendi deyimi ile seksi avukatı ve engizisyon ile tek bağlantısı olan adam "Rütbeyi ille söyleceksen sadece Wallace da diyebilirsin tabii..." dedi bir eliyle kağıtlarını toplarken. Tabi bu dediği Draco için saçma angaryamsı şeylerdi. Herkese istediği gibi hitap eder ve sonuçlarını da görmezden gelirdi. Sonuçta kişinin rütbesi sadece kağıt üzerinde ki bir kaç mürekkepli harflere dayanıyordu. " "Daha uzaklarda olursun sanıyordum. Hızlı geldin. Engizisyonun seni zapt edememe durumuna alıştık ne de olsa..." dedi.
Akademinin ilk yıllarından beri kendi aynasına hayranlıkla bakan gerçekçi arkadaşına baktı. "İşime gelen işe geldiğimi bilirsin." dedi sırıtarak ve dirseğini sandalyenin koluna başını da eline yaslayarak ona baktı. Aralarında bazen doğan rahat sessizlikler ona hiç mi hiç garip gelmiyorken görevi de hemen alamayacağını biliyordu. "Nasıl gidiyor?" sorusu ile muhabbetten kurtulamayacağının kanıtıydı. Tam ağzını açıp "Cadı ke-" diyecekken kapının sert bir şekilde açılmasıyla başını o tarafa çevirdi. Sözünün yarım kalmasından nefret ederdi.
İçeri giren sarışın kızın bedeni sinir ateşinde kavruluyor, içindeki öfkeyi Charles'a kusmak için bekliyordu. Sesi de zaten çok dost canlısıydı hani. "Profesör Charles!" dedi kükreyerek. "Bu ne?! Profesör Charles, iki gün sonra ilk sınavımı alacağım ve sınava girmeden önce sayenizde annem tarafından harçlıklarımın yarıya indirildiğini öğreneceğim! Siz bayım! Siz dünyanın en solucan kafalı insanısınız!" Kızın gözü notu ve profesörden başka bir şey görmüyordu ama Draco onu tanımıştı. Ormanda son anda öldürmekten kurtulan çok fazla akademi öğrencisi olmamasına rağmen kız avına çok yaklaşmıştı. Tabi o gün muhtemelen en korkunç göründüğü anlardan biriydi yani çevrede küçük bir kan gölü ve beden tarlası oluşmuştu. Kızın gözlerindeki dehşeti hala hatırlıyordu. Tıpkı onu fark edip nutkunun tutulduğu şuan gibi. "S-sen..." dedi kekeleyerek. Draco sırıtmamak için yanaklarını içten ısırdı ve gayet düz bir tonda ama derin bir bakışla "Evet, ben!" dedi. Azıcık eğlenmeye hakkı vardı sonuçta. Yavaşça öne eğildi ve "Sanırım son avım da sen de vardın." dedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Charles Wallace
Engizisyon ve Hukuk Profesörü & Avukat
Engizisyon ve Hukuk Profesörü & Avukat
Charles Wallace


Mesaj Sayısı : 163
Kayıt tarihi : 21/01/12
Yaş : 28
Namı : Takma isim için ismi fazla uzun. Biz size tamını verelim? Benedict Charles Harlow Wallace ftw

Yeni Görev Çağrısı  Empty
MesajKonu: Geri: Yeni Görev Çağrısı    Yeni Görev Çağrısı  EmptyPerş. Şub. 09, 2012 5:31 pm

Tam muhabbet için kıvamına ulaşmıştı ki, kapısının kırılışıyla aklındaki kelimeler de toz oldu. İşte sonunda beklediği terörist saldırısı başlamıştı. İşin eğlenceli tarafı bu patlamaya cesaret eden horozun kim olacağını görmekti. Ne yazık ki odasının kapısını delip geçen bu yıldırım ona bu zevki tattırmamış, arada masa olmasaydı gözüne girecek o kağıdı burnunun dibine kadar yaklaştırmıştı.
Cécile Piémont. Şu sözlü zamanında da sıranın kenarından arkadaşıyla fısıldaşan, ismi okununca da sözlene söylene ona bakan kız... Aklından geçen ilk isimler erkek olsalar da pek de şaşırmamıştı hani. Tam parmağını havaya kaldırıp "Profesör Charles"ı düzeltecekken sözlerini bir güzel yutturdu kız. Solucak kafa mı? Teröristler yaratıcıydı da demek.
Hayat en büyük endişenin harçlık olduğu zamanlar ne tatlıydı ama?
Sonunda sözleri bitip etrafını görecek kadar sönünce, o da dirseklerini masanın üzerine koyup parmaklarını birbirine kenetledi. Şimdi isim vaazına geçebilirdi fakat, yine engellendi. Yine. Bu ikisi lafını ağzına tıkmak konusunda özel bir anlaşma falan yapmış olamazlardı değil mi?

"Siz ikiniz tanışıyor musunuz?" dedi hafifçe kaşlarını çatarak. Cécile gibi ille de muhalefet bir öğrencinin dikkafalılık konusunda Oraklı Akumayla akraba olduğunu düşünebilirdi ama... Rica ederim, bu ikilinin tek benzerlikleri onu inatla Profesör Charles diye çağırmaktı. Arkadaş olsalar, Draco'nun böyle ufaklarla takılacağını sanmazdı. Hadi en kötü ihtimal sevgili olsalar..? En son hatırladığına göre Draco sübyancı, mazoşist biri değildi?
"Bayan Piémont öğrencim olur." dedi gayet sakince Cécile'e bakarak. Sıra Draco'yu tanıtmaya gelince gözlerini hesap sorarcasına bir iğnelemeyle Cécile'den ayırmamıştı. "Ve konuşmamızı böldüğün bay da Draco oluyor. Kendisi birkaç günlüğüne akademideki misafirimiz olacak. Ne yazık ki sen ilk dakikada akademimizi kötü duruma düşürmeyi başardın. Pek hoş bir hareket değil, değil mi Bayan Piémont?"
Bir eli hala masanın üzerinde, diğeri üst üste attığı bacaklarının üstte kalan dizinde duracak şekilde geriye yaslandı yeniden. Gerekli sessizliği sağladı diye umuyordu. Bu nedenle fırsatını kaçırmadan nihayet vaaz parmağını kaldırıp açtı ağzını.
"Ayrıca; Profesör Charles değil Bayan Piémont. Sizinle sadece ismimle hitap edeceğiniz kadar yakınlaştığımızı sanmıyorum. İsmimi söylemeye kararlıysanız Profesör Charles yerine, Profesör Benedict Charles Harlow demelisiniz. Darılıyorum ama. Benim tek bir ismim yok." dedi gözlerini yumarak hafif yapmacık bir dramatik tonlama eklemeyi unutmayarak.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cécile D. Piémont
Çaylak Cadı & Akademi Öğrencisi
Çaylak Cadı & Akademi Öğrencisi
Cécile D. Piémont


Mesaj Sayısı : 233
Kayıt tarihi : 14/01/12
Soy Kökeni : Cadı
Namı : Kristal Cadı Dorothèe

Yeni Görev Çağrısı  Empty
MesajKonu: Geri: Yeni Görev Çağrısı    Yeni Görev Çağrısı  EmptyPerş. Şub. 09, 2012 6:44 pm

Kasları kilitlenmiş, mimikleri ise belli dehşet kıvrımlarında sabitlenmişti. Hiç şüphe yoktu. O adam, kanlı canlı karşısında duruyordu. Pencereden giren ışığın gözüne sokarcasına o korkunç orağına da yansıdığını düşünürse, şahane, diye geçirdi içinden. Belki de sözlü notuna şükredip daha en başından panonun önünden çekilmeliydi? Charles Wallace, her yerinden zehir sızıyordu. Biraz debelenirseniz, çok, çok kötü şeylere gebe bir duruma düşerdiniz.
Bir süre, hatta profesör konuştuktan bir süre sonra dahi dehşet içinde titremek ve biraz daha kasılmak dışında hiçbir canlılık belirtisi göstermedi. Kolları dirseklerden kırılmış şekilde iki yana açılmış, kaşları seğiriyordu. En sonunda ciyaklayan bir sesle işaret parmağını adama doğru kaldırıp bağırmaya başladı. "Son avında bende mi vardım?! Son avın bendim canavar!" Teknik olarak son kelimeden aile bağlarını koparmış bir adama bağırdığı sanılabilirdi ama... Cécile'in yaşadığı trajedi ondan çok daha fazlaydı.
En sonunda az daha onu öldürecek adama uzattığı tehditkar parmağını fark edip hemen geri çekti elini. Böyle bir avcının Charles gibi ebeveyne şikayette sınırlı kalacağını hiç sanmıyordu...
Aynı sinirle yeniden profesöre dönüp derin bir iç çekti içinci ciyaklamalarına başlamak için. Fakat içine çektiği nefes öylece kaldı ciğerlerinde sinirinden. "İnanın bana Profesör, eğer biri sizi öldürmeye çalışırsa onu kolay kolay unutmazsınız." Bastıra bastıra kısık bir sesle konuşmuş, o sinirle bakarken bir yandan da omuzları bir horozun kasılması misali kalkmıştı.

Umutsuzca masaya biraz daha yaklaşıp ellerini masanın üzerine vurdu. Bu sefer gözleri kızgınca bakmıyordu profesörüne. Aksine merhamet dilenircesine eğilmişti kaşları. Tam ağzını açmıştı ki savunması için yanında oturan adamı görünce bir adım daha yana kaydı gözlerini döndürerek.
"Profesör Cha-" duraksayıp yutkundu. "Profesör Benedict Charles Harlow Wallace," Bu sefer profesörünün gözlerin içine gözlerini kilitlemiş, her isim zorla, bastıra bastıra çıkmıştı ağzından. "Lütfen bana onun burada çalışmaya başlayacağını söylemeyin! Hadi ama, bu adamın nasıl biri olduğunu biliyor musunuz? Bu adam bir psikopat! Tamam sizden pek de farklı sayılmaz AMA bu adamın etrafta dolaşırken orağını savurup birkaç öğrencinin kafasını uçurması an meselesi!" Pekala, hayatında şimdiye kadar sadece bir kez gördüğü bir adama bu kadar çemkirmek belki kabaca olabilirdi, ama hayat işte, sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yerdi...
Burnunu hafifçe havaya kaldırıp sevgilisinden açıklama bekleyen bir kadın gibi ayağını yere ritmik bir şekilde vurmaya başladı. Muhtemelen odadan kovulması an meselesiydi. Fakat, çoktan sınırı aşmamış mıydı zaten?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://bleedingmoon.yetkin-forum.com/t178-c-e-c-i-l-e
 
Yeni Görev Çağrısı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Görev İstekleri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kanayan Ay  :: Londra :: Black Rose Akademisi :: Müdür & Öğretmen Odaları-
Buraya geçin: